Ayrılık! Belki de bununla ilgili onlarca yazı onlarca şiir
yazdım. Kitaplarımın baş teması, yazdığım her yazının perde arkasıydı içine
ayrılığı sıkıştırdığım melankoli. Fani ayrılıklardı bunlar. Daha sözde daha
geçici. Âşık olmak ve ayrılmak ikilisinden uzaktı ayrılık bu yazılarda.
Yıkılsam da ertesi sabah ayağa kalkar direnmeye yeni bir sayfa açıp onlarca
insana bunu anlatırdım. Gerçekleri görüp en mantıklı kararı verirdim. Ayrılık
benim yazdığım bir kavramadı, senden önce.
Nasıl böylesine sevdim ve nasıl hayatımın her
santimetrekaresine hayatımın her dakikasına işledin ben bile farkında değilim.
Basit bir merhabayla başladı. İyi geceler dediğin o geççe, melankoli
bulutlarının gözbebeklerimden aralandığı andı. Bir gecenin iyi geçmesi için ilk
defa bir neden vardı. Karlı bir İstanbul’du o gün. Aralık soğuğuyla pencereler
buğulanmıştı ve ben dudaklarıma yabancı olan ismini fısıldadım hava almak adına
çıktığım yürüyüşte kar taneleri dudaklarıma konarken usul usul. Çabuk alıştım
ismine. “farklı” ilk söylediğim sözcük buydu sana dair. Farklıydın çünkü. Bir
günde sayfalarca şiir yazıp ertesi gün “doğru insan”” değil diye uyandığım
birçok insandan çok farklıydın. Kimsenin tutmasına izin vermediğim ellerime
sahip olabilecek tek insandın belki.
Hayalden öte değildin 140 karaktere sığdırmaya çalıştığım
cümleleri sana yazarken. Hayatlarımıza meraklıydık. Aklımdan çıkmıyordun.
Yılbaşı gecesi! Belki de hayatımda bir şeylerin yoluna girdiğini hissettiğim ve
hayatımın bir anlama kavuştuğu andı 31 Aralık 23.45. birbirimize mutlu seneler
dileyerek girmiştik. Mutlu olacaktı senem, sen ve senin dudaklarından çıkan
cümleler hayatımın dakikalarından eksik olmadıkça. Yeni yıla seninle girmek
adına beklemiştim sana yazmak için. Sana mutlu yıllar dileyerek girmiştim ve
sende bana. İstemsizde olsa beni düşünerek ve ismime anarak girmiştin yeni
seneye. Mutluluk, lügatime hala yabancı fakat eskisi kadar uzak değildi.
Mutluluk sen demekti o dakikadan sonra.
O gece ilkyazımı yazdım sana “çünkü sen doğru insansın” evet
sen doğru insandın. Bir kişisel gelişim kitabında sorulan sorunun cevabıydın.
10 yıl sonrada yanımda olmanı isteyeceğim insansın. Güzel gelişiyordu her
şey. Zaman zaman konu kalmıyor
saçmalıyorduk. Zaman zaman sohbetlerimiz saatler sürüyordu ve masum bir iyi
gecelerle son buluyordu. İyi geçiyordu gecelerim. Başımı yastığa koyduğum
dakika ismin soluğuma karışıyordu. Düşlerimin vazgeçilmezinden biriydin sen.
Hayatıma resmen anlam geldiği tarih, o mart akşamı… Rüya
gibiydi. Hiç uyanmak istemeyeceğim o rüyanın içinde yaşlanıp o rüyanın içinde
son nefesini vermek isteyeceğim kurgusal bir düştü adeta. Melankoli kavramı
hızla siliniyor ve melankoli kavramı uzaklaşıyordu hayatımdan. 5 harfli yeni
bir sözcükten bahseder olmuştum bundan sona yazılarımda “Huzur”. Varlığın, ses
tonun, masamı süsleyen fotoğrafların, duvarlarımda sana ait cümlelerle yazılmış
renkli kâğıtlar, avcumun içine ucuz bir tükenmez kalemin ispirtosuyla düştüğüm
ismin, soluğuma karışan ismin ve elbette özgürce “seni seviyorum” demenin
verdiği huzur… Bir rüyanın içindeydim adeta.
Mekânlar aynı kalmış fakat cümleler değişmişti hayatımda.
Hala Beşiktaş iskelesinde başlayıp 18.45 Beykoz vapurunda yazıyordum
yazılarımı. Ama artık melankoliyi değil senin verdiğin huzuru anlatıyordum. Ses
tonunun kulaklarıma nasıl yerleştiğini, ses tonunu kaybetme ihtimalinin verdiği
korkuyla boğazımın düğümlendiği, kalbimin orta noktasına gökyüzünden bir örs
düşercesine saplanan ağrıyı anlatıyordum. Seni kaybetmek, hayatımın sonu
gibiydi adeta. Hayatıma anlam getiren ve bana güç katan insandın sen. Uzun uzun
yazılarımın ardından fotoğrafına bakıp gülümsediğim, senin benim cümlelerimi
okurken uyuya kaldığın gecelerde gökyüzüne derin derin bakıp seni kaybetmemek
adına ve senden her ne olursa olsun vazgeçmemek adına söz verdiğim insandın
sen. Hayatıma anlam gelmişti seninle. Ve sen “doğru insandın”
Bir erkek ancak âşık olduğu kızı anlatır annesine, ufak
vurgu ve yer yer kızaran yanaklarla. Ve bir kızda babasına… Sen ilk defa beni
dünyaya getiren insana bahsettiğim insandın. “doğru insana sahibim” diyerek
başladığım ve “o artık hayatımın tamamı” diyerek noktaladığım sohbetin gizli
öznesiydin. Sen, bir şairin ayrılığı şiirlerinden sildiren insandın. Seni
kaybetmek bir yıkımın adı olurdu ancak.
İsimlerimizin Baş harflerimize kafiyeli şiirler yazdığım
insansın sen, her Cuma bebek iskelesinin ahşap bekleme salonunda. Hisar bebek
vapurunda kulağıma süzülen şarkıların sözlerindeki özne, hayatıma anlam katan
insan, bir şaire aşkın ayrılıktan fazlası olduğunu anlatan insansın.
Hayallerimin öznesisin.
Kaybetme provaları yaşadık zaman zaman, provaları bile
felaketti başlı başına. Ağlamamak adına, üst dudağıma ısırarak bir kadın gibi
gözyaşlarımı saklayarak hıçkırdığım geceleri dudaklarından düşen “seni
seviyorum emre” cümlesiyle unutturan ve iyi geceler mesajıyla gecelerime huzur
veren insansın. Doğru insansın çünkü. 127 gün önce söylediğim gibi “sen doğru
insansın” bir mayıs ikindisi moda kayalıklarda başını omzuma yasladığı an
huzura kavuştuğum ve 11.40 ada vapurunun kınalıya yolculuğunu izlerken kulağına
usulca “seni seviyorum” diye fısıldamak istediğim kişisin. İstanbul’un çekingen
güzelliği kız kulesinde sırtımı salacağa vererek bir akşam vakti gözbebeklerine
bakarak “iyi ki sana seni seviyorum” demek istediğim inşasın. Aylar sonrada
yıllar sonrada bir bahar rüzgârıyla üşüdüğün dakika sırtımdaki ceketi omzuna
emanet etmek istediğim insansın. Ruhuna, güzelliğine, incir kahvesi gözlerine,
masumiyetinin altında birer imza gibi duran bakışlarına, tüm gözyaşlarımı tüm
ayrılıklarımı tüm kötü düşünceleri silen ses tonuna bir kitap yazıp adını
“aşkın caz hali” verdiğim insansın.
Sevgi sözcüğünün karşılığı, aşk sözcüğünün “tek” öznesi,
kaybetmekten ve kırmaktan ölüm kadar çekindiğim, ruhuma mutluluk mevsimini
getiren ilk insansın… Çünkü sen “doğru
insansın”
15 yorum:
Bir fon müziği, bahar serini, pazar sabahı öyle bir gittiki uzun süre başımı öne eğdim kaldıramadım. Tebrikler :)
-Ömer/edebiyat defteri
Sanırım blogda paylaştığın en uzun yazılardan biri. Gerçekten yorum yapmakta zorlandığım yazılardan biri oldu
İnsanmısın sen? Nasıl bu kadar sevmişsin ya
Gönülden tebrikler melankolik adam :)
Tuna lisesine geldiğinde mutlaka uğra yanıma artık gün sayıyorum seni görmek için. Blogdan çıkmaz oldum resmen. Yazılarını defalarca okuyorum. :)
En güzel aşkı siz ve birçok sizin gibi insan hak ediyor. Yazılarınız olmasa şu pazar sabahı gerçekten eksik olurdu. :) Tebrikler
Seninle gurur duyuyorum sevgili öğrencim. Yorumları yazdıklarını okudukça seninle gurur duyuyorum.
TEBRİKLER
Senin sevdiğin kadın olmak nasıl bir duygudur acaba?
-Begüm
Fuların, direnişin, inancı diğer yaşıtların gibi kendini sigarayla avutman değilde yazarak rahatlaman.. Bravo güzel kardeşim
Çok farklı yazıyorsunuz. Cümleleriniz içimde iz bırakıyor. Tebrikler melankolik adam :)
Gözyaşlarımı tutamadım. Son kısımda içim cız etti adeta. Etkilendiniz.
Sevgi sözcüğünün karşılığı, aşk sözcüğünün “tek” öznesi, kaybetmekten ve kırmaktan ölüm kadar çekindiğim, ruhuma mutluluk mevsimini getiren ilk insansın…
Sen hakkını vererek seviyosun melankolik insan
Senin cümlelerin her insan aşkı sevmeyi bilen her insanda kalıcı bir iz bırakıyor cidden
Mükemmelsin demicem sen doğaüstüsün :D bu kadar sevmek falan ne bilim ya süpersin sen
Eceye katılıyorum benim içinde bu "farklıydı ;))
Yorum Gönder