7 Nisan 2013 Pazar

DOĞRU İNSANSIN!

Ayrılık! Belki de bununla ilgili onlarca yazı onlarca şiir yazdım. Kitaplarımın baş teması, yazdığım her yazının perde arkasıydı içine ayrılığı sıkıştırdığım melankoli. Fani ayrılıklardı bunlar. Daha sözde daha geçici. Âşık olmak ve ayrılmak ikilisinden uzaktı ayrılık bu yazılarda. Yıkılsam da ertesi sabah ayağa kalkar direnmeye yeni bir sayfa açıp onlarca insana bunu anlatırdım. Gerçekleri görüp en mantıklı kararı verirdim. Ayrılık benim yazdığım bir kavramadı, senden önce.

Nasıl böylesine sevdim ve nasıl hayatımın her santimetrekaresine hayatımın her dakikasına işledin ben bile farkında değilim. Basit bir merhabayla başladı. İyi geceler dediğin o geççe, melankoli bulutlarının gözbebeklerimden aralandığı andı. Bir gecenin iyi geçmesi için ilk defa bir neden vardı. Karlı bir İstanbul’du o gün. Aralık soğuğuyla pencereler buğulanmıştı ve ben dudaklarıma yabancı olan ismini fısıldadım hava almak adına çıktığım yürüyüşte kar taneleri dudaklarıma konarken usul usul. Çabuk alıştım ismine. “farklı” ilk söylediğim sözcük buydu sana dair. Farklıydın çünkü. Bir günde sayfalarca şiir yazıp ertesi gün “doğru insan”” değil diye uyandığım birçok insandan çok farklıydın. Kimsenin tutmasına izin vermediğim ellerime sahip olabilecek tek insandın belki.

Hayalden öte değildin 140 karaktere sığdırmaya çalıştığım cümleleri sana yazarken. Hayatlarımıza meraklıydık. Aklımdan çıkmıyordun. Yılbaşı gecesi! Belki de hayatımda bir şeylerin yoluna girdiğini hissettiğim ve hayatımın bir anlama kavuştuğu andı 31 Aralık 23.45. birbirimize mutlu seneler dileyerek girmiştik. Mutlu olacaktı senem, sen ve senin dudaklarından çıkan cümleler hayatımın dakikalarından eksik olmadıkça. Yeni yıla seninle girmek adına beklemiştim sana yazmak için. Sana mutlu yıllar dileyerek girmiştim ve sende bana. İstemsizde olsa beni düşünerek ve ismime anarak girmiştin yeni seneye. Mutluluk, lügatime hala yabancı fakat eskisi kadar uzak değildi. Mutluluk sen demekti o dakikadan sonra.

O gece ilkyazımı yazdım sana “çünkü sen doğru insansın” evet sen doğru insandın. Bir kişisel gelişim kitabında sorulan sorunun cevabıydın. 10 yıl sonrada yanımda olmanı isteyeceğim insansın. Güzel gelişiyordu her şey.  Zaman zaman konu kalmıyor saçmalıyorduk. Zaman zaman sohbetlerimiz saatler sürüyordu ve masum bir iyi gecelerle son buluyordu. İyi geçiyordu gecelerim. Başımı yastığa koyduğum dakika ismin soluğuma karışıyordu. Düşlerimin vazgeçilmezinden biriydin sen.

Hayatıma resmen anlam geldiği tarih, o mart akşamı… Rüya gibiydi. Hiç uyanmak istemeyeceğim o rüyanın içinde yaşlanıp o rüyanın içinde son nefesini vermek isteyeceğim kurgusal bir düştü adeta. Melankoli kavramı hızla siliniyor ve melankoli kavramı uzaklaşıyordu hayatımdan. 5 harfli yeni bir sözcükten bahseder olmuştum bundan sona yazılarımda “Huzur”. Varlığın, ses tonun, masamı süsleyen fotoğrafların, duvarlarımda sana ait cümlelerle yazılmış renkli kâğıtlar, avcumun içine ucuz bir tükenmez kalemin ispirtosuyla düştüğüm ismin, soluğuma karışan ismin ve elbette özgürce “seni seviyorum” demenin verdiği huzur… Bir rüyanın içindeydim adeta.

Mekânlar aynı kalmış fakat cümleler değişmişti hayatımda. Hala Beşiktaş iskelesinde başlayıp 18.45 Beykoz vapurunda yazıyordum yazılarımı. Ama artık melankoliyi değil senin verdiğin huzuru anlatıyordum. Ses tonunun kulaklarıma nasıl yerleştiğini, ses tonunu kaybetme ihtimalinin verdiği korkuyla boğazımın düğümlendiği, kalbimin orta noktasına gökyüzünden bir örs düşercesine saplanan ağrıyı anlatıyordum. Seni kaybetmek, hayatımın sonu gibiydi adeta. Hayatıma anlam getiren ve bana güç katan insandın sen. Uzun uzun yazılarımın ardından fotoğrafına bakıp gülümsediğim, senin benim cümlelerimi okurken uyuya kaldığın gecelerde gökyüzüne derin derin bakıp seni kaybetmemek adına ve senden her ne olursa olsun vazgeçmemek adına söz verdiğim insandın sen. Hayatıma anlam gelmişti seninle. Ve sen “doğru insandın”

Bir erkek ancak âşık olduğu kızı anlatır annesine, ufak vurgu ve yer yer kızaran yanaklarla. Ve bir kızda babasına… Sen ilk defa beni dünyaya getiren insana bahsettiğim insandın. “doğru insana sahibim” diyerek başladığım ve “o artık hayatımın tamamı” diyerek noktaladığım sohbetin gizli öznesiydin. Sen, bir şairin ayrılığı şiirlerinden sildiren insandın. Seni kaybetmek bir yıkımın adı olurdu ancak.

İsimlerimizin Baş harflerimize kafiyeli şiirler yazdığım insansın sen, her Cuma bebek iskelesinin ahşap bekleme salonunda. Hisar bebek vapurunda kulağıma süzülen şarkıların sözlerindeki özne, hayatıma anlam katan insan, bir şaire aşkın ayrılıktan fazlası olduğunu anlatan insansın. Hayallerimin öznesisin.

Kaybetme provaları yaşadık zaman zaman, provaları bile felaketti başlı başına. Ağlamamak adına, üst dudağıma ısırarak bir kadın gibi gözyaşlarımı saklayarak hıçkırdığım geceleri dudaklarından düşen “seni seviyorum emre” cümlesiyle unutturan ve iyi geceler mesajıyla gecelerime huzur veren insansın. Doğru insansın çünkü. 127 gün önce söylediğim gibi “sen doğru insansın” bir mayıs ikindisi moda kayalıklarda başını omzuma yasladığı an huzura kavuştuğum ve 11.40 ada vapurunun kınalıya yolculuğunu izlerken kulağına usulca “seni seviyorum” diye fısıldamak istediğim kişisin. İstanbul’un çekingen güzelliği kız kulesinde sırtımı salacağa vererek bir akşam vakti gözbebeklerine bakarak “iyi ki sana seni seviyorum” demek istediğim inşasın. Aylar sonrada yıllar sonrada bir bahar rüzgârıyla üşüdüğün dakika sırtımdaki ceketi omzuna emanet etmek istediğim insansın. Ruhuna, güzelliğine, incir kahvesi gözlerine, masumiyetinin altında birer imza gibi duran bakışlarına, tüm gözyaşlarımı tüm ayrılıklarımı tüm kötü düşünceleri silen ses tonuna bir kitap yazıp adını “aşkın caz hali” verdiğim insansın.

Sevgi sözcüğünün karşılığı, aşk sözcüğünün “tek” öznesi, kaybetmekten ve kırmaktan ölüm kadar çekindiğim, ruhuma mutluluk mevsimini getiren ilk insansın…  Çünkü sen “doğru insansın”



15 yorum:

Ömer dedi ki...

Bir fon müziği, bahar serini, pazar sabahı öyle bir gittiki uzun süre başımı öne eğdim kaldıramadım. Tebrikler :)
-Ömer/edebiyat defteri

Çağrı dedi ki...

Sanırım blogda paylaştığın en uzun yazılardan biri. Gerçekten yorum yapmakta zorlandığım yazılardan biri oldu

Rabia dedi ki...

İnsanmısın sen? Nasıl bu kadar sevmişsin ya
Gönülden tebrikler melankolik adam :)

Kübra dedi ki...

Tuna lisesine geldiğinde mutlaka uğra yanıma artık gün sayıyorum seni görmek için. Blogdan çıkmaz oldum resmen. Yazılarını defalarca okuyorum. :)

Meliha dedi ki...

En güzel aşkı siz ve birçok sizin gibi insan hak ediyor. Yazılarınız olmasa şu pazar sabahı gerçekten eksik olurdu. :) Tebrikler

Levent dedi ki...

Seninle gurur duyuyorum sevgili öğrencim. Yorumları yazdıklarını okudukça seninle gurur duyuyorum.
TEBRİKLER

Taze_Ask_Acısı_Blog dedi ki...

Senin sevdiğin kadın olmak nasıl bir duygudur acaba?
-Begüm

Mehmet dedi ki...

Fuların, direnişin, inancı diğer yaşıtların gibi kendini sigarayla avutman değilde yazarak rahatlaman.. Bravo güzel kardeşim

HANDE dedi ki...

Çok farklı yazıyorsunuz. Cümleleriniz içimde iz bırakıyor. Tebrikler melankolik adam :)

Banu dedi ki...

Gözyaşlarımı tutamadım. Son kısımda içim cız etti adeta. Etkilendiniz.

Sevgi sözcüğünün karşılığı, aşk sözcüğünün “tek” öznesi, kaybetmekten ve kırmaktan ölüm kadar çekindiğim, ruhuma mutluluk mevsimini getiren ilk insansın…

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Pınar dedi ki...

Sen hakkını vererek seviyosun melankolik insan

Büşra dedi ki...

Senin cümlelerin her insan aşkı sevmeyi bilen her insanda kalıcı bir iz bırakıyor cidden

Ece dedi ki...

Mükemmelsin demicem sen doğaüstüsün :D bu kadar sevmek falan ne bilim ya süpersin sen

Elifsu dedi ki...

Eceye katılıyorum benim içinde bu "farklıydı ;))

Bumerang - Yazarkafe
script>