25 Ağustos 2012 Cumartesi

ÇÜNKÜ UNUTMAK İÇİN BİLE SANA MUHTAÇTIM


Ayaklarım adımlarını şaşırdı birden bire. Gözlerim kör olmak istedi. İlk defa görme yetimin ortadan kaybolmasını istedim. Ayaklarım gerisin geriye çekildi. Duraksadım yarı loş koridorda. Çevremde bana yakın olan insanların hafif bir göz gezdirdiğini hissettim üzerimde. Gitgide bu gözlerin sayısı arttı. Kör olmak istedim o an… Senin gözlerin çevrildi sonunda bana. Gözlerine bakamadım. Bu ağırlığa daha fazla dayanacak gücü bulamadım kendimde. Başımı önüme eğdim. Bir suçlu gibi başımı önüme eğdim. Adım atmaya gücüm kalmamıştı o an. Yürümek istemiyordu canım.

Gözlerime bakıyordun bunu göz ucuyla görüyorum. Gözlerine bakamadım. Başkasının bakışlarının kokusu sinmişti bakışlarına. Gözbebeklerin de başka bir aşkın neşesi vardı. Bakamadım kaçırdım gözlerimi senden. Uzaklaştırdım hemen bakışlarımı senin ılık bakışlarından. O anda gözlerimin pınarlarına doğru akseden katreler çıktı yola. Birkaç saniye içerisinde dışarıda yeşeren baharla birlikte neşe tomurcuklarıyla kaplı yüzüm hüzün kovanına düştü. Tüm neşe umutları söndü. Bakışların üzerimde dolaşıyordu. Kokusu başkaydı. Aşk kokuyordu gözlerin. Fakat başka birisineydi bu bakışlar. Yabancı bir beden. Yabancı bir ruh. Yabancı eller. Ellerin yanındaki gövdenin ellerini tutacak kadar yakındı. Kör olmak istedim o an. Ben daha yanına yaklaşamazken, ben dudaklarının kıyısına varmayı bırak gövdene iki karış bile yaklaşamazken, başka bir bedenin yabancı elleri senin narin parmaklarına değiyordu neredeyse. Gözlerin neşeyle bakıyordu etrafa. İçimde bir şeyler koptu bana bakışlarını çevrilince. Manasızlaştı bir anda bakışların. Buruk bir tat aldı. Gerisin geriye çekildi gözlerim. Öylesine derin manalarla bakıyordu ki bakışların ağır ne kelime külfet geliyordu senin yanında geçmek. Dayanamadım daha fazla bu ağırlığa. Başımı önüme eğdim. Tıpkı bir suç işlemişçesine başımı önüme eğdim ve uzun aralıklı adımlar attım.

Bir kahkaha saçtın senden bir karış uzaklaşırken. İstemsiz olarak başımı çevirdim. Yüzünde açan tebessümleri, onun altında renk renk fışkıran neşeli mimiklerin görünüyordu. Başımı çevirdim aniden. Bir kâbusun içinde olduğum hissiyatına vardım kahkahan kulaklarımda çınlarken. Sağır olmak istedim. Daha çok değil sayılı haftalar önce benim gözlerime bakıp ta attığın kahkahaları şimdi başkasına nazaran atıyordun. Üstelik aramızda olsun olsun dört karış mesafe varken. Başımı önüme eğdim. Bir suçlu gibi başımı önüme eğdim. Adımlarımı sıklaştırdım.

Adımlarım gerisin geriye gidiyordu. Hüzün kovanının tam ortasına düşmüştü. Ruhumda can bulan melankoli damarlarıma sızıyordu yalancı şubat baharıyla birlikte. Adını sayıklıyordum yamacın’ızdan uzaklaşırken. Artık sen değil siz vardı. Belki de en zoru lügatimde sen yerine siz sözcüğünü koymak olacaktı. Elbette bunu dudaklarım birbirine çarpmadan, kalbimdeki hüzün sancısı her söylediğimde hayatımı kâbusa çevirmeden söylemekti asıl mesele.

Gözlerimden dudaklarımın başlangıcına değin süzülüyordu aşkın gözyaşları. Başımı önüme eğmiştim. Kimse görmüyordu bu melankolik tabloyu. Adımlarım hızlanmıştı. Yüzümdeki umut dolu bakışlar yerini melankoli yüklü bakışlara bırakmıştı. Aynaya baktığımda gözlerimin içi ağlıyordu. Fakat hayat devam ediyordu sen olsan da olmasan da. Bu yüzden her zamanki gibi gülerek ağlamayı başarmalıydım. Nitekim ruhum bu melankoli mevsimine yabancı değildi çok da fazla. Başımı önüme eğdim. Yalancı tebessümler atmaya başladım insanlara. Yapay suni tebessümler… Kiralık gülüşler yapmacık kahkahalar almıştı içten atılan kahkahaların yerini. Sadece formalite icabı alınan nefesler vardı şimdi. Zoraki geçen bir zaman, formalite geçirilen bir ömür kalmıştı senin uzaklaşan adımlarından geriye. Başımı önüme eğmiştim. Sanki suçlu gibi, bir hatam, bir suçum varmış gibi başımı önüme eğmiştim. Sana göre suçluydum. Çünkü sen beni sevmediğin halde senden hoşlanabilmiştim. Senin git diyen bakışlarına rağmen yanında kalmış, adımlarının gölgesinde dolaşmıştım günlerce. Belki de suçluydum, saçma şiirler yazıyordum çünkü. Suçtu bu da aşkı anlık zevklerden biri kabul eden bedenlerin yanında. Suçluydum git diyen bakışlarına rağmen, gitmemiş; unut diyen gözbebeklerindeki hissiyata rağmen unutmamıştım.Çünkü unutmak için bile sana muhtaçtım. En büyük suçum seni unutamamaktı ve şimdi cezamı çekiyordum.

3 yorum:

yalnız adam dedi ki...

o kadar seviyorum ki seni ve o kadar benimsemişmki yalnızlığımı dolduruşunu unutmak için bile şimdi sana muhtacım. Gerçekten bize güzel bir ziyafet verdiniz. her zamanki gibi övgüyü hak ediyor

rüzgarın sesi dedi ki...

boğaza karşı geçip okunacak bir yazı. hafifte bir fon müziği. tebrikler yunus bey

sinem dedi ki...

tebrikler

Bumerang - Yazarkafe
script>