Bir
kadının çok şey istediğini zanneder birçok erkek. Birçok
kadın buna katılır, Birçok kişi bunu onaylar, sosyal medyada
esprilerin genelde odak noktasıdır. Bir kadın çok şey mi ister? Daha doğrusu bir kadın ne ister? Psikoloji temalı okuduğum birçok kitaptan
çıkarttığım sonuca hem de psikolojik araştırmalara dayanarak söylemek gerekir ki, birçok istek demek
tek birşey istemektir. Bir yoksunluk noktasıdır tüm
bu isteklerin temeli. İnsan, başaramadığı, erişemediği, beceremediği, sahip olamadığı yâda
kaybettiği kısaca eksik bir noktanın yerine, ulaşabildiği, sahip olabildiği unsurları koyarak
tamamlamaya çalışır. Yoksunluk noktasını erişebildiği sahip olabildiği unsurlarla
kapatmaya çalışır. Buna lüks bir araba sahibi olmak isteyen
insanın
sevdiği lüks arabaların küçük ölçekli modellerinden fazla adette alması,
bunların koleksiyonunu yapması örnek gösterilebilir. Kadında böyledir. Kadında
yoksunluk noktası arttıkça isteklerde artar. Bir kadın aslında, en başta, çok şey istemez.
Kadın
bir sonbahar akşamı üşüdüğünde başını yaslayacağı bir göğüs ve o göğsün içinde sadece kendi
için çarpan, sadece kendi isminin melodisiyle çarpan bir kalp ister. Sevdiği
erkeğin teninde sadece kendi kokusunu hissetmek ister, derin soluklarında kendini bulmak ister sevdiği erkeğin teninin
coğrafyasında. Teninin her santimetrekaresinde kendi kokusunun egemenliğinin sürmesini ister.
Sevilmek
ister kadın, pürüzsüz bir aşktan öte fırtınalarla dolu olsa da yaşadığı aşk, her şeye
rağmen gece saat kaç olursa olsun arayabildiğinde hıçkırarak derdini anlatabileceği,
ses tonunda şefkat bulduğu, ses tonunda neşe bulduğu, ses tonunda kendinden bir parça bulduğu bir erkek ister.
Kadın
güvenmek ister. Sevdiği adamın dudağından her çıkan sözcüğe, her cümleye, en az
kendine güvendiği kadar, güvenmek ister. Kuşkuyu
sevmez çünkü. Kuşkulu
bir kadın huysuz
kadındır, geçimsizdir.
Kuşku kadının doğasına aykırıdır. Güvenmek ister. Ondan ayrı geceler başını yatağa koyduğunda gökyüzüne bakıp ona iyi geceler
dilerken, içinde kuşkudan eser olmamasını ister.
Bir
kadın aşk ister. Kadınlar zor âşık olur ve zor unutur. Aşk her insanın temelinde olsa da kadınlar
daha duygusaldır ve kadın aşk ister. her türlü mutluluğu,
heyecanı, sevgiyi, sevilmenin tüm hücrelerinde bıraktığı huzur iklimini
hissetmek ister.
Sarılmak
ister, kollarını açıp bir akşamüstü Kadıköy vapur iskelesinden sevdiği adamı karşılamak ister. Bir bankta oturup saatlerce
sohbet etmek ister. Çünkü kadın konuştukça sever bir erkeği, konuştukça ve cümlelerinin arasındaki sözcüklerde
kendine ait bir parça keşfettikçe sever. Lüks bir restoranda yenilen akşam yemeğinde yapılan sohbetlerden daha etkilidir kimi zaman gösterişten ve herkesten uzak bir deniz kenarında ışığı kıt bir sokak lambasının altında saatlerce sohbet etmek. Çünkü kadın doğallık
ister, gösterişin arasında kaybolmak değil, beyaz bir kâğıda konan zümrüt gibi
fark edilmek ister sade bir minvalin göbeğinde. Kimi zaman tozlu bir sokak
lambasının altında daha çok keşfeder insan birbirini. Dudaklarının kenarında bir hat ustasının çizimi kadar hoş ve mütevazı duran o ince pembe çizgiyi
fark eder mesela. Yâda gölgeler… Gölgeler bir aşkın en romantik yanıdır fikrimce.
Gölgeler sınır tanımaz çünkü. Gururdan ve utangaçlıktan dolayı hiç yan yana
gelmeyen başlar sadece gölgelerde yan yana gelir. Birbirinin
elini tutmayı teklif edemeyen iki insanın eli bazen gölgelerinde sıkı sıkıya
tutar birbirini. Bir kadın bir adamın gölgesine karışmak ister mesela ekim ortası, sonbaharın kendini gösterdiği
ve sağanak yağmurların arttığı, bir akşamüstünde. Gölgelerinden başlayan bir sohbeti gelecek planlarına taşımak ister kadın. Yâda yalnızca susmak ve gölgelerinin
birbirine karışmasın izlemek…
Bir
kadın ilgi ister. Lüks hediyelerle susturulmak yâda anlık mutluklarla avutulmak
yerine daha küçük daha sıradan fakat yaşanan anları hatırlatacak bir hediye ister. Lüks
hediyeler unutulacaktır çünkü bir gün. Fakat yerinde alınmış bir hediye yerinde dudağa armağan edilmiş masum bir öpücük veya yerinde doldurulmuş bir yalnızlık en değerli hediyedir, şüphesiz. Mütevazı ve suni hediyelerle örülmüş altın kafeslerden uzak bir aşk
ister kadın. Hatırlanmak ister, buda ilgilenmektir aslında. Buda ona verilen
önemi, ona gösterilen ilgiyi anlatır bir kadın için.
Kadın
korunmak ister. bir nadide çiçek gibi sevdiği adamın kollarına sığınmak ister;
acıdan, kederden, öfkeden, yalnızlıktan, ayrılıktan… sevdiği adamın kollarının
her korktuğunda sığındığı zırhlı kalesi olmasını ister. gözyaşlarını sildiği tenine yasladığında başını her şeyden uzaklaşmak ve gönül rahatlığıyla derin bir uykuya dalmak geçer içinden. Kadın sakınılmak ister. tüm kötülüklerden, tüm zarar & ziyanlardan kaçıp sığınmak ister bir
erkeğin kalbine. Erkeğin kalbi kale gibi olmalıdır bir kadın için. her
korkusunda, her yalnız hissettiğinde sığınmak ister çünkü. Kadın çabuk incinir,
çabuk kırılır, çabuk yorulur. Lüks bir yaşamın kollarında gösterişli kıyafetlerin içinde dolaşmak değil de sevdiği adamın kalbinde gösterişli
bir aşk ister, her şeyden korunduğu ve sakınıldığı. Kadın korunmak ister.
Eğer
bir kadın lüks bir ev istiyorsa, içinde birçok odası bulunan bir yat ve sadece
sayılı zümrede olan milyarlık bir araba istiyorsa aslında onların hiçbirini
istemiyordur. Tüm bunlar bir eksikliği doldurma çabasıdır. Aşk eksidir, ilgi eksiktir, güven eksiktir… Bir eksiklik vardır ve
tüm bunlar ulaşılmaz gözüyle bakılan unsurlara ulaşmaktan geçtiği için bunları ister. Bir kadın çok şey istemez aslında. Yalnızca biraz sevgi birkaç parça
güven başını yaslandığında kendi kokusunu bulabileceği bir ten ve en
önemlisi biraz ilgi ister.