10 Ağustos 2012 Cuma

YOKLUĞUNA DAİR


Geri dön diye başlamak istemiyorum yazılarıma. Hiç gelmedin ki geri döneceksin... Sadece biraz yakındın bana. Sadece her sabah günaydınımı alacak kadar, ekim ayının ılıman ikliminin güneşli bir gününde birkaç saatini bana ayıracak kadar ve geceleri yatmadan birkaç dakika önce aklına gelip iyi geceler telefonu açacak kadar yakındın bana.  Tebessümlerin bana hitabendi yakın olduğumuz günlerinde. Tebessümlerin hala zihnimde. Güldün mü dudaklarının şekli değişirdi biraz daha sevimli olurdun. Yüzüne insanda yaşama sevinci uyandıran bir tavır çökerdi yanaklarında belli belirsiz gamzeler oluşurdu. En çok tebessümün gölgesine çevreye gezdirdiğin bakışlarını severdim. İnsanın kalbindeki aşk duygusunu uyandırırdı. Umut veriyordu bana.


Geri dön demek isterdim sana. Gelmeni isterdim. Sonunda ayrılık olsa da aşk yeminini etmek ve parmaklarının arasında ki yalnızlığı dolduran parmakların sahibi olmak isterdim. Hınzır bir yalnızlık çökerdi ruhuma seninle görüşmediğim günlerin sonunda. Başımı yastığa koyduğumda içimde bir burukluk olurdu. Başımı yastığa koyduktan sonra hayal kurma mesailerim uzardı. Elim telefona giderdi sık sık. Siyah ahizeyi kaldırmak isterdim. Fakat öylesine yorulurdum ki seni düşünme ve “sana karşı bir hata yaptım mı?” sorusunu zihnimde yinelemekle buna mecalim kalmazdı, sadece o an telefon çalmasını ve telefonun öbür ucundaki sesin sahibinin sen olmanı isterdim. Fakat bu genelde olmazdı. Yine de tam böyle düşündüğüm anlarda telefonun çaldığı ve telefonun öbür ucundaki sesin sana ait olduğu günler olmuştu. İşte o anları hayatımda tırnak içine alıyorum defalarca yaşamak istiyorum o sevinci. Defalarca telefonun çalmasını içimde senin olmana dair umudun uyanışını ve telefonun öbür ucundaki sesin sana ait olduğunu öğrenme ile birlikte ruhumda uyanan neşeyi hissetmek istiyorum. Fakat hayat sadece bir kere yaşama hakkı veriyor bir anı. Sadece anıları da kalıyor sonrası. Sadece düşlerde yaşanıyor ve sadece yalnızlıkla sıvalı bir günde gözlerin kapandığı dakika geliyor gözünün önüne

Şimdi daha uzaksın bana. Biraz daha mesafe var aramızda. Yan yana geliyoruz fakat iki yabancıyı oynuyoruz çoğu zaman. Çoğu zaman başkasını saklıyorsun bana baktığın bakışlarda. Başkasının neşesi ile dolu bakışların. Tebessümlerin başka ruhlara karşı. Cümlelerin başka insanlara hitaben çıkıyor dudaklarından. Sensiz daha kuru geçiyor günlerim. Hiç sevgili olmadık, hiç elimi tutmadın ve hiç sen ve ben kavramından kurtulup biz olamadık. Ama buna rağmen ayrılık minvalinde geçiyor günlerim, ince ve zarif parmaklarının parmaklarıma yanlışlıkla değdiği günleri anımsıyorum sık sık. Avuçlarım parmaklarının yoksunluğunu yaşıyor. Kimi zaman elim telefona gidiyor. Fakat içimden ahizeyi kaldırmak ve numarayı tuşlamak gelmiyor çünkü tuşladığım numara muhtemelen sen olmayacaksın ve sen olsan bile sesinde bana dair yaşattığın hiçbir his hiçbir duygu yok.  Bu canımı acıtıyor son zamanlar en çok. Sonra gene akşam oluyor. Akşamın ismi saatler ilerledikçe gece oluyor. Başımı yastığa koyuyorum. İçimde senin telefonlarından ve tebessümlerinden uzak geçirdiğim günlerin sonunda hissettiğim cinsten bir burukluk baş gösteriyor boğazım düğümleniyor. Gözlerimi kapıyorum her şeyi bir kaç saatliğine de olsa unutmak adına. Fakat sensizlik orada da rahat bırakmıyor ben. Düşlerim seninle dolup taşıyor. İçime daha çok çöküyor burukluk. Uyuyorum sensizlik mesaisinin sonunda. Ertesi gün tekrar ölmek için uyuyorum…

1 yorum:

lawsuit cash advance dedi ki...

Thanks, this story is very interesting and absorbing! I'm looking forward to reading your new stories! You wield a formidable pen, my friend!

Bumerang - Yazarkafe
script>