4 Haziran 2012 Pazartesi

YALNIZLIĞIN PERDE ARKASI


Daima yalnızlık kazanıyor hayatımda girdiğim savaşlarda. Daima melankoli egemen oluyor ruhumun mutlak monarşisinde. Bu günlerde kimi sevsem ilk önce onu kaybediyorum. İnsanlar kum gibi akıyor avuçlarımdan. Ben tutmaya çalışıp ellerimi sıktıkça daha da hızlı oluyor bu kaybediş. Geçen her saat başı biraz daha uzaklaşıyorum arkadaş kolonilerimden. Farklı bir boyutta, farklı bir boyutta yeşermiş bir yalnızlığın orta yerinde buluyorum kendimi.

Yalnızlığın perde arkasını yazıyorum şu günlerde. Yalnızlıktan uzak bir günüm dahi yok son takvim günlerinde. Geceler yalnızlıkla başlıyor yalnızlıkla bitiyor. Sabahlar günaydından uzak bir vaha oluyor. Telefon çalmıyor. Kapım ansızın çalınmıyor. Ve en önemlisi arkadaşlar kolonisine yeni isimler yazılmıyor.

Yalnızlığın hınzır uğultusunun işgalinde kulaklarım. Kulaklarımın rıhtımına yalnızlık senfonileri tabur tabur askerlerini yolluyor. Bakışlarım gitgide sessizleşiyor, kimsesizleşiyor. Kimseyi görmez oluyor. Her dakika biraz daha yalnızlığa gömülüyor. Yalnızlığın perde arkasını anlatıyorum şu günlerde sık sık. Bir az olsun sıyrılıyorum yazı yazmaya başladığımda. Biraz olsun yitik aşk kesikleriyle dolu yalnızlığımdan kaçabiliyorum.

Yalnızlığımı paylaşmak istiyorum. Birileri daha ortak olsun diyorum. Fakat bu yalnızlık olmaktan çıkıyor zamanla aşk oluyor. Ayrılık oluyor farklı bir acıyla sıvanmış bir yalnızlık oluyor ruhuma gelen her yeni isimde. Bu yüzden her geçen zaman diliminde biraz daha saplanıyorum yalnızlığa. 

Hiç yorum yok:

Bumerang - Yazarkafe
script>