Daima yalnızlık kazanıyor hayatımda girdiğim savaşlarda. Daima
melankoli egemen oluyor ruhumun mutlak monarşisinde. Bu günlerde kimi sevsem
ilk önce onu kaybediyorum. İnsanlar kum gibi akıyor avuçlarımdan. Ben tutmaya
çalışıp ellerimi sıktıkça daha da hızlı oluyor bu kaybediş. Geçen her saat başı
biraz daha uzaklaşıyorum arkadaş kolonilerimden. Farklı bir boyutta, farklı bir
boyutta yeşermiş bir yalnızlığın orta yerinde buluyorum kendimi.
Yalnızlığın perde arkasını yazıyorum şu günlerde. Yalnızlıktan
uzak bir günüm dahi yok son takvim günlerinde. Geceler yalnızlıkla başlıyor
yalnızlıkla bitiyor. Sabahlar günaydından uzak bir vaha oluyor. Telefon çalmıyor.
Kapım ansızın çalınmıyor. Ve en önemlisi arkadaşlar kolonisine yeni isimler
yazılmıyor.
Yalnızlığın hınzır uğultusunun işgalinde kulaklarım. Kulaklarımın
rıhtımına yalnızlık senfonileri tabur tabur askerlerini yolluyor. Bakışlarım gitgide
sessizleşiyor, kimsesizleşiyor. Kimseyi görmez oluyor. Her dakika biraz daha
yalnızlığa gömülüyor. Yalnızlığın perde arkasını anlatıyorum şu günlerde sık
sık. Bir az olsun sıyrılıyorum yazı yazmaya başladığımda. Biraz olsun yitik aşk
kesikleriyle dolu yalnızlığımdan kaçabiliyorum.
Yalnızlığımı paylaşmak istiyorum. Birileri daha ortak olsun
diyorum. Fakat bu yalnızlık olmaktan çıkıyor zamanla aşk oluyor. Ayrılık oluyor
farklı bir acıyla sıvanmış bir yalnızlık oluyor ruhuma gelen her yeni isimde. Bu
yüzden her geçen zaman diliminde biraz daha saplanıyorum yalnızlığa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder